Ne Arıyorsunuz ?

S Harfi İle Başlayan Kız Bebek İsimleri Ve Anlamları

Sayfamızda S Harfi ile başlayan kız bebek isimleri ve anlamları, s ile başlayan kız isimleri, anlamlı s harfi ile başlayan isimler, kız isimleri,kız bebek isimleri, yeni kız isimleri,en güzel s harfi kız isimleri,dini s harfi kız isimleri,kuranda geçen kız isimleri,yeni doğan kız bebek isimleri ve anlamları ,hazır kız isimleri bu sayfamızda yer alıyor.
https://isimlistesi.blogspot.com
Sare: Hz. İbrahim (as)’ın hanımının adıdır. Atlayan, sıçrayan manasındadır.
Saadet: Mutluluk, bahriyar.
Saba: Yazın kuzey doğudan esen hafif ve tatlı yel, tan yeli. 2. Türk müziğinde bir birleşik makam.
Sabacan: Tatlı dost
Sabagül: Şirin güzel.
Sabah: Gündüzün, günün başlangıcı günün ışıması. 2. Güneşin doğduğu andan öğleye kadar geçen zaman
Sabahat: Güzellik, yüz güzelliği.
Sabahnur:Sabah ışığı, sabah aydınlığı
Sabanaz: Sevimli, nazlı.
Sabanur: Işık saçan.
Sabır: Acı, yoksulluk, haksızlık gibi üzücü durumlar karşısında ses çıkarmadan onların geçmesini bekleme erdemi. 2. olacak veya gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme.
Sabiha: Güzel, şirin, zarif. 2. Yüzen, yüzücü.
Sabire: Sabreden, dayanan. 2., Bir kötülüğe karşı kızmadan dişini sıkarak bekleyen.
Sabite: Durağan yıldız.
Sabiye: Ergin olmamış kız çocuğu.
Sabrınisa: Sabırlı kadınlar.
Sabriye: Sabırla ilgili, sabırlı, dayanıklı.
Sacide: Secde eden, yere yüz süren.
Saçı: Gelinin başına saçılan çiçek, şeker, arpa; para gibi şeyler. 2. Düğün armağanı.
Sada: Ses. 2. Yankı.
Sadakat: İçten bağlılık, sağlam güçlü dostluk, doğruluk.
Sadaret: Başta bulunma, öne geçme, liderlik.
Sadberk: Bir gül türü.
Sade: Süsü, gösterişi olmayan; yalın gösterişsiz. 2. Anlaşılır olan, düz, basit karışık olmayan. 3. Doğru, içi temiz kişi.
Sadecan: Kendi halinde içten, iyi ve temiz dost.
Sadegül: Temizliği, dürüstlüğü ve güzelliğiyle bilinen.
Sadet: Yakınlık. 2. Niyet, fikir, 3. Asıl konu üzerinde konuşulacak şey, konuya dönmek.
Sadıka: Sadıklar, bağlı olanlar. 2. Doğru insanlar.
Sadice: Mutlulukla ilgili.
Sadik: Sadık, gerçek dost. 2. Doğru sözlü.
Sadiye: Mutlulukla, uğurla ilgili.
Sadme: Çarpma, vurma, 2. Sarsıntı. 3. Hiç beklenmedik bir anda başa gelen bela
Sadriye: Göğüsle ilgili, göğüse ait.
Safder: Düşman saflarını yarıp bozan.
Safderun: İçi temiz ve saf olan.
Safdil: İçi temiz, kötülük nedir bilmeyen.
Safican: Temiz, içten dost.
Safigül: Güzel ve temiz insan.
Safiha: Yassı ve düz olan yüz.
Safinaz: Çok nazlı, çok naz eden.
Safinur: Çok aydınlık, temiz kimse.
Safir: Mavi renkli değerli bir süs taşı türü, gök yakut.
Safiye: Katıksız, duru.
Safiyet: Saflık, temizlik, dürüstlük.
Sahabet: Sahip çıkma, benimseme. 2. Koruma arka çıkma.
Sahavet: El açıklığı cömertlik.
Sahba: Şarap.
Sahibe: Herhangi bir şey üstünde mülkiyeti olan, istediği ve dilediği biçimde kullanan. 2. Herhangi bir niteliği olan kimse. 3. Bir iş yapmış, üstlenmiş veya bir eser ortaya koymuş kimse. 4. Koruyan, arka çıkan, gözeten kimse.
Sahil: Deniz, nehir, göl kıyısı. 2. Kıyı, yaka, yalı.
Sahire: Büyücü kadın.
Sahra: Kır. 2. Çöl.
Saide: Kutlu, uğurlu. 2. Tanrı’nın beğendiği, cennetlik olmuş. 3. Yükseğe çıkan, yükselen. 4. Ses çıkartan, sesli, gürültülü.
Saika: Yıldırım. 2. Sebep.
Saime: Oruç tutan, oruçlu, niyetli.
Sakıye: İçki dağıtan kadın.
Sakibe: Su veren, su dağıtan.
Sakine: Durgun, hareket etmeyen, kımıldamayan. 2. Sessiz. 3. Kimseyi rahatsız etmeyen, kızgınlık gösteremeyen. 4. Bir
yerde oturan kimse.
Saliha: Yararlı, iyi elverişli. 2. Yetkili. 3. Dinin buyruklarına uyan.
Salime: Sağlıklı, sağlam, esen. 2. Eksiksiz. 3. Korkusuz, kendinden emin.
Salise: Sivil rütbelerden üçüncü derecedeki. Saniyeden daha küçük zaman birimi, altmışta biri.
Saliye: Yeni yılın gelişini kutlamak amacıyla Muharrem ayında yazılıp sunulan kaside.
Salkım: Üzüm gibi, birçoğu sap üzerinde bir arada bulunan yemiş. 2. Salkım durumunda mor çiçekler açan ve çoğu asma gibi çardağa sarılan ağaç türü ve çiçeği.
Samahat: “Semahat” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Samia: İşitme yetisi.
Samiha: Cömert, eli açık.
Samime: Bir şeyin içi, özü, merkezi, temeli, kökü.
Samine: Sekizinci.
Samire: Meyve veren, meyveli.
Samiye: Duyan, işiten. Yüce, ulu, yüksek Dinleyen, dinleyici.
Samru: Yüksek yer, tepe, üst.
Samur: Değerli kürkü olan bir hayvan türü.
Sanavber: Çamfıstığı ağacı, 2. Sevgilinin boyu posu.
Sanem: Çok güzel kadın. 2. Put.
Sania: İş, meşgale.
Saniha: Düşünmeden, kendiliğinden,doğan düşünce, fikir.
Saniye: Sivil rütbelerden ikincisi. 2. Dakikanın altmışta biri. 3. Fizik ve mekanikte zaman birimi.
Saray: Hükümdarların, sultanların veya devlet başkanlarının oturduğu büyük yapı.
Sarfiye: Giderle yapılan, masrafla ilgili.
Sarhatı: Hatıra, anı.
Sarıcan: Sarışın dost.
Sarıgül: Sarışın, gül sarısı renkte.
Sarmal: Helis biçiminde olan, helozoni.
Sarmaşık: Koyu yeşil renkte, değişik biçimde yaprakları olan, sap ve dallarından çıkan küçük ek köklerle dik, düz yerlere yapışarak tırmanan, bir bitki türü .
Satı: Yaşamı uzun sürmesi için doğumundan önce erenlere adanan çocuk. 2. Satmak işi, satış.
Satıgül: Satılan gül.
Satir: Örten, kapatan.
Savlet: Hücum etme, saldırma.
Saye: Gölge. 2. Koruma, yardım, sahip çıkma.
Sayede: Bu yoldan, böylelikle.
Sayfiye: Yazlık, yazlık ev.
Saygül: Hem saygın hem gül gibi güzel.
Sayide: Ezilmiş, yıpranmış, eskimiş.
Saynur: Saygınlığıyla ışık saçan.
Seba: Yedi.
Sebahat: “Sabahat” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Sebahet: Suda yüzme.
Sebiha: Gecelik, gece yatarken giyilen giysi.
Sebile: Allah yolunda olan.
Sebir: Sabır, tahammüL.
Sebla: Uzun kirpikli göz.
Sebu: Testi. 2. Şarap kabı.
Seçil: Beğeni, sevgi, üstünlük gösterilen.
Seçilay: Güzelliğiyle üstünlük sağlayan.
Seçilcan: Üstün dost
Seçilgül: Güzelliğiyle üstünlük sağlayan.
Seçilnaz: Naz yapmasıyla kendine üstünlük sağlayan.
Seçilnur: çevresindekileri ferahlatmakla beğeni kazanan.
Seçilsay: Saygınlığıyla beğeni toplayan.
Seçilsoy: Üstün nitelikli bir soydan gelen.
Seçilsu: Temizliği ve saflığıyla herkesin beğenisini kazanan.
Seçilşan: Üstünlüğüyle şan şöhret sahibi olan.
Seçiltan: Tan vakti gibi güzelliğiyle beğeni kazanan.
Seçilyar: Beğenilen, üstün tutulan sevgili
Seçki: Beğenilmiş, seçilmiş. 2. Şairlerin, yazarların bestecilerin eserlerinden alınmış, seçme parçalardan oluşan eser, güldeste.
Seda: Ses, yankı.
Sedacan: Can dost.
Sedacık: Sevimli sesler çıkartan.
Sedagül: Kıpır kıpır güzel
Sedanaz: Nazlı güzel.
Sedanur: Sesiyle ışık saçan.
Sedasu: Çağlayarak akan su gibi.
Sedef: Deniz hayvanlarının kabuğunda bulunan parlak gökkuşağı renklerinde veya beyaz değerli taş.
Seden: Uyanık, gözü açık. 2. Kabe’nin hizmetkarı.
Segah: Doğu müziğinin makamlarından.
Seher: Sabahın gün doğmadan önceki hali, tan ağartısı.
Sehercan: Güzel dost.
Sehergül: Tan vakti açan gül.
Sehergün: Günün ilk ışıkları.
Sehernaz: İlk göz ağrısı.
Sehernur: Işık saçan.
Sehersoy: Güzel bir soydan gelen.
Sehertan: Tan ağartısı.
Sehhar: Büyücü. 2. Büyüleyici, büyülü gibi.
Sehker: Duygu, his.
Sekine: Gönül rahatlığı, kafa dinçliği, inanç. 2. Rahatlık, dinlenme. 3. Ağırbaşlılık. 4. Güvenç, güvenme.
Selay: Ayın suya yansıyan parlak ışığı.
Selbin: Bir suyla yıkanmış temiz, berrak.
Selcan: Coşkulu, hareketli, taşkın hareketli.
Selda; Bir söğüt türü.
Seldacan: Yürekten dost.
Seldagül: Gül kadar güzel.
Selen: Ses, haber, bilgi.
Seliha: Bozulmuş, soyulmuş şey.
Selika: Güzel konuşma ve yazma yeteneği.
Selime: Sağlam, kusursuz. 2. Doğru, temiz. 3. Kolayca iyileşen.
Selin: Yağış sebebiyle oluşan ufak sel.
Selma: Barış içinde, huzur, erinç.
Selmin: Barışcıl, barış ve sevgi dolu.
Selnur: Yüreğindeki ışığı büyük bir coşkuyla saçan.
Selva: Amerika’da Amazon, Afrika’da Nijer ırmakları gibi Ekvator bölgesindeki büyük suların geçtiği havzalarda bulunan
geniş ve balta girmemiş ormanlara verilen ad.
Selvi: Akdeniz bölgesinde yetişen, kışın yapraklarım dökmeyen ince uzun bir ağaç türü.
Sema: Gök, gökyüzü. 2. İşitme, duyma. 3. Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye gibi çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp dönerek yaptıkları ayin.
Semacan: Gökyüzü gibi temiz ve sessiz dost.
Semagül: Gökyüzü gibi yüksek. 2. Bir gül gibi güzelliğe sahip olan.
Semahan: Sema yapan. 2. Gökyüzü hükümdarı.
Semahat: Cömertlik, el açıklığı. 2. İyilikseverlik.
Semanur: Gökyüzünün aydınlığı.
Semen: Yasemin çiçeği. 2. Semizlik.
Semiha: Cömertlik, eli açık.
Semin: Değerli, pahalı. 2. Semizlik.
Semine: Değerli, pahalı. 2. Semizlik.
Semiramis: Yunan efsanesinde doğulu kraliçe.
Semire: Meyveli, meyve veren.
Semiye: Adaş, adları aynı olan.
Sempatik: Cana yakın sıcak kanlı, sevimli. 2. Çok hoş, hoşa giden.
Semra: Esmer kadın.
Senal: Allı güzel.
Senar: Yar. 2. Aşık, seven insan.
Senay: Ay gibi güzelsin.
Senem: Put, anıt,
Sengül: Gül kadar güzel olan.
Seniha: Süs, bezek.
Seniye: Yüksek, yüce.
Sennur: Nur gibi güzel ve ışık saçan, aydınlık.
Sera: Toprak. 2. Yeryüzü, dünya. 3. Sebze ve meyvelerin yetiştirildiği ve hava şartlarına karşı korunduğu cam ve naylonla kaplı yer.
Seran: ışıklı, parlak.
Serap: Özellikle çöllerde sıcağın etkisiyle su gibi görünen aldatıcı görüntü, yalgın, Ilgın, pusarık. 2. Öbür dünya, ahret.
Seray: Ay gibi güzel.
Serazat: Serbest, hür, başıboş. 2. Rahat, derdi olmayan, huzurlu.
Serdil: Kalp, yürek.
Sereda: Naz yapmakta önde giden.
Serefraz: Başını yükselten, yükselen, benzerlerinden üstün durumda olan.
Serela: Göz güzelliğinde üstüne olmayan.
Seren: Yelkenli gemilerde üzerine dört köşe yelken açmak ve işaret kaldırmak için direğe yatay olarak bağlanan gönder.
Serenay: Uzun boylu güzel
Serencan: İnce, zarif dost.
Serendaz: Çekinmeyen, korkmayan, fedakar, özverili.
Serengül: Uzun boylu güzel.
Serfiraz: Başeğme, söz dinleme.
Sergül: Önde gelen gül.
Serhatı: Hatıra, anı.
Serim: Hoş görülü, sabırlı.
Serma: Kış soğuğu
Sermin: Başta gelen, güzel, kibar. 2. “Şermin ” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Sernaz: Nazlı.
Sernerm: Uysal, yumuşak başlı
Sernigün: Baş aşağı, tersine dönmüş.
Sernur: Başı ışıklı, aydınlık kişi.
Serpil: Gelişmek, büyümek.
Serpin: Yağmur.
Serpuş: Başlık, başa giyilen şey.
Serra: Genişlik, kolaylık.
Sertap: İnatçı, direngen.
Server: Egemenlik, üstünlük.
Servican: Uzun boylu arkadaş.
Servigül: Uzun boylu, zarif, gül güzelliğinde kız.
Servigüzar: Becerikli, zarif kız.
Servinaz: Uzun boylu, nazlı sevgili.
Servinisa: Zarif kadınlar.
Servinur: Işık saçan.
Servisu: Zarif ve su kadar da temiz ve berrak.
Servişan: Zarifliğiyle tanınan, zerafet sahibi.
Servitan: Zarif, uzun boylu ve bir tan vakti kadar güzel.
Serviyar: Uzun boylu, zarif sevgili.
Serza: Doğurgan.
Serzemin: Yeryüzü.
Seval: Severak aL.
Sevan: Sev ve unutma.
Sevay: Ay gibi sevilen.
Sevcan: Can gibi sevilen.
Sevda: Güçlü, sevgi, aşk . 2. Aşırı ve güçlü istek, tutku.
Sevdacan: Tutkulu dost.
Sevdagül: Aşık olunacak kadar güzel ve zarif kişi.
Sevdakar: Sevdalı.
Sevdanaz: Nazına aşık olunan.
Sevdanur: Işık saçan.
Sevdil: Dili güzel olan.
Sevdiye: Sevilsin diye, sevilesi güzel.
Sevecen: Acıyarak ve koruyarak sevme, şefkatli, müşfik.
Seven: Sevgiyle dolu, birine tutkuyla dolu olan kişi
Sevenay: Sevgisini güzellikle dışarı vuran.
Sevencan: Tutkulu dost.
Sevencik: Çok sevimli.
Sevendil: Konuşma güzelliği.
Sevengül: GÜL gibi seven, gül seven.
Sevengün: Güzel bir günde doğan.
Sevengüz: Sonbahar güzelliği.
Sevennaz: Nazlı güzel.
Sevennur: Aydınlatıcı güzel.
Seventan: Tanvakti güzelliği.
Sever: Her şeyin olumlu yanını gören.
Sevgen: Sevgi dolu.
Sevgi: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu.
Sevgican: Candan dost.
Sevgili: Sevgi ve bağlılık duyulan. 2. Sevilen, aşık olunan kimse, dost, yar.
Sevgim: Sevme duygusunun ifade tarzı.
Sevgin: Sevme duygun çok olsun.
Sevginaz: Nazlı sevgili.
Sevginur: Işık saçan sevgili.
Sevgisel: Coşkulu sevgi.
Sevgisun: Sevgisini gizlemeyen.
Sevgişan: Duyduğu sevgiyle ünlenmiş olan.
Sevgitan: Duygusal, romantik
Sevgiyar: Sevilen, sevgili.
Sevgül: Gül gibi sevilen.
Sevi: Aşırı sevgi ve bağlılık duygusu, aşk.
Sevican: İçten seven.
Sevigül: Sevilen güzel.
Sevil: Sevilen birisi ol.
Sevilay: Ay gibi sevimli, sevilgen.
Sevilcan: Çok sevilen kişi.
Sevilen: Gözde olan.
Sevilnaz: Nazıyla kendini sevdiren.
Sevilnur: İnsanları aydınlatmasıyla kendini sevdiren
Sevilsu: Temizliği ve saflığıyla kendini sevdiren.
Sevilsun: Gördüğü ilgiye, sevgiye aynı şekilde karşılık veren.
Sevilşan: İçtenliği ve sevecenliğiyle tanınan, sevilen.
Sevilşen: Şen şakrak olmasıyla kendini sevdiren.
Seviltan: Tan vaktinin romantizmiyle kendini sevdiren.
Sevilyar: Güzelliğiyle kendini sevdiren.
Sevim: Sevmek işi, sevgi. 2. Bir kimse veya bir şeyde bulunan ve o kimse veya şeyi başkalarına sevdiren özellik.
Sevin: Sevinmekle ilgili.
Sevinaz: Sevilen nazlı.
Sevinç: İstenen veya hoşa giden bir şeyin olmasıyla duyulan coşku.
Sevinur: Sevgi ışığı saçan.
Seviye: Birlik, beraberlik. 2. Düzlük, doğruluk.
Sevkal: Bir tek kişiyi sev ve bağlı kal.
Sevnaz: Sev ve naz et.
Sevnur: Hayranlık duyuran.
Sevra: Genişlik, kolaylık.
Sevşan: Şöhretiyle sevilen.
Sevtan: Güzelliğiyle sevilen
Sevtap: Tapılacak kadar çok sevilen.
Seylak: Kum gibi çok
Seylan: Sel, akma, akış.
Seylap: Sel, su baskını, sel suyu.
Seyran: Gezinme. 2. Bakıp seyretme.
Seyyal: Akıcı, akan, akışkan.
Seyyale: Akan şey, sıvı. 2. Akıntı.
Seyyare: Gezegen.
Seyyibe: Dul kadın
Seyyide: Saygıdeğer kadın.
Seza: Uygun, yaraşır, değer.
Sezen: Duyan, hisseden, anlayan.
Sezin: Duygulu, anlayışlı.
Sıdıka: Çok doğru, hiç yalan söylemeyen kadın.
Sıla: Bir süre ayrı kaldığı bir yere veya yakınlanna kavuşmak. 2. Doğup büyüdüğü ve özlediği yer.
Sımah: Kulak. 2. Kulak deliği.
Sırga: Küpe.
Sırma: Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel. 2. Altın sarısı renginde saç.
Sibe: Yarın.
Sibel: Buğday başağı, yağmur damlası.
Sidal: Gölgelik yer.
Sim: Gümüş. 2. Genellikle işlemelerde kullanılan, gümüş görünüşünde ve parlaklığında olan iplik. 3. Gümüş gibi parıldayan. 4. İşaret.
Sima: Yüz, çehre, beniz. 2. Kişi, kimse, insan.
Simay: Gümüştenay, parlak ay
Simber: Göğsü gümüş gibi olan.
Simce: Gümüş gibi parlak beyaz.
Simden: Gümüş gibi parınldayan.
Simge: işaret, sembol.
Simin: Gümüşten. 2. Gümüş gibi beyaz, gümüş gibi saf, parlak.
Simla: Gümüş gibi.
Simten: Teni gümüş gibi parlak, güzel.
Sincan: Kırmızı renkte çiçekleri olan, çok yıllık ıtırlı bir bitki.
Sine: Göğüs. 2. Gönül, yürek.
Sinem: Gönlüm, yüreğim.
Sirap: Taze, körpe, genç.
Şiren: Mitolojide, belden aşağısı kuş ya da balık, belden yukarısı kadın biçiminde tasvir edilen, deniz cini. 2. Tiz ve yüksek bir ses çıkaran uyan düdüğü; alarm, canavar düdüğü.
Sitare: Yıldız.
Sitem: İnsanın gücüne gidecek söz, davranış. 2. Haksızlık, eziyet 3. Bir kimseye üzüldüğünü, kırıldığını öfkelenmeden
belirtmek.
Sofiyane: Kendini Tanrı’ya adamış olan.
Solin: Çiçekli çayır.
Sonbahar: Güz. 2. Sonbahar mevsimi.
Soncan: Son çocuk olması temenni edilen. 2. En iyi arkadaş.
Soneda: Nazlı olmaması temenni edilen.
Songül: Son açan gül. 2. Son çocuk olsun anlamında temenni edilen.
Songün: Beklenen tarihin en son gününde doğan.
Sonnur: Son ışık.
Sonol: Sonuncu çocuk olması temenni edilen.
Sonver: Sonuncu çocuk olması temenni edilen.
Sonyar: En son gözde.
Soring: KızıL.
Sosın: Mavi ya da sarı rengi olan çiçek.
Su: Hayat iksiri, sıvı. 2. Bir şeyin kenarına paralel olarak yapılan süs.
Suadiye: Yararlı, faydalı.
Suay: Su gibi berrak, ay gibi parlak.
Sudan: Berrak, tertemiz.
Suhan: “Sühan” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Suheyla: Süheyla yıldızı.
Suizan: Kötüye yorma.
Sulbiye: Birinin soyundan gelme, onun çocuğu olma
Sumru: Yüksek yer, tepe, üst.
Sun: Bir şeyi vermek, yollamak, göndermek, takdim etmek.
Suna: Boylu, poslu, filiz gibi. 2. Yaban ördeği.
Sunar: Takdim eden, saygılı.
Sungu: Bir büyüğe sunulan armağan. 2. Bir tanrıya veya tapınağa yapılan bağış.
Sunu: Sunulan şey. 2. Piyasaya mal çıkartma.
Suphiye: Sabah vakti, şafak ile ilgili.
Surperi: Peri güzeli.
Surşirin. Gönül alıcı.
Suzan: Yakan, yakıcı.
Suzen: İğne. 2. İğne gözü deliği.
Suzende: Yakıcı.
Suzidil: Doğu müziği makamlarından.
Suzidilara: Türk klasik müziğinin III. Selim tarafından düzenlenmiş bir makamı.
Suzinak: Yakan, yakıcı. 2. Dokunaklı. 3. Doğu müziğinde basit bir makam.
Suziş: Yanma, yakma. 2. Etki yapma, dokunma. 3. Yürek yanması, derin ve büyük acı.
Süheyla: Yumuşak ve iyi huylu, mütevazi kadın.
Sükun: Durgunluk, dinginlik, hareketsizlik. 2. Huzur, rahat. 3. Dinme, yarışma.
Sükut: Susma, konuşmama, söz söylememe, sessizlik,
Sülün: Uzun kuyruklu, eti beğenilen güzel bir kuş türü.
Sümbül: Zambakgillerden soğanla üretilen, 15-20 cm. yükseklikte çiçekleri kokulu çeşitli renklerde süs bitkisi.
Sümeyre: Meyve çağlası. 2. Yaprak kıvrımı.
Sümre: Esmerlik, kara yağızlık
Sünbüle: Başak.
Sündüs: Dokunuşunda altın, gümüş tellerinde bulunduğu kaftan ve giysi dikiminde kullanılan bir tür ipekli kumaş. (Ar.)
Sürmeli: Gözleri doğuştan sürmeli kız.
Süsbil: Başak.
Süsen: Yaprakları kılıç biçiminde, çiçekleri iri ve mor renkli, güzel görünüşlü ve kokulu, çok yıllık bir süs bitkisi.
Süslü: Süsü olan, süslenmiş, bezenmiş.
Süveyda: Kalpteki kara benek, gizli günah.
Süzül: Bakıl, sevil, beğenilen.2. Süzgün bakışlı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder